Vicdan ulusal değil küreseldir


(Kalb acısı)

Bazı ifadeleri kazıyın beyninize. Onları bugün kağıtsız, kalemsiz felaketin tam göbeğindeki insanlar yazıyor, insanlığa ders olsun diye. Ya da sadece insanlık adına insan oldukları için…

Parlamento, gazete, sosyal ağlarda alaycı, düşmanca söylenilenleri şimdilik boş verin. Beyninizde o saf ifadelerle bir arada tutmayın.

Kazıyın aklınıza “Asıl mucize yaşanıyor.’’ diye.
Kazıyın aklınıza “Sesimi duyan var mı?’’ diye.
Kazıyın aklınıza masumiyet, hakkaniyet, vicdan içeren cümleleri.
Kazıyın aklınıza İNANCI, UMUDU.

Vazgeçmemenin her zaman Türkün aklında olduğunu ama doğanın feleketinden daha ağır felaketlerin üstünü örtenleri de unutmayın. Çünkü, felaket ne zaman geleceğini, kimi nerede yakalayacağını haber vermez.

Son günlerde, Google’un arama butonuna basmadan da  en çok aranan kelime “Türkiyedeprem”, “depremzedeler”, “yardım” gibi sözlerin olduğunu  tahmin etmek zor değil.

Dostla düşman ayrımını durdurmuş doğal afet,  sanki “bir an nefes alın.” diye öneriyor insanlara Türkiye’den.

Yunan arama kurtarma uzmanı Türk çocuğuna sarılıyor.
Fransız arama kurtarma uzmanı 75 yaşlı bir dedeye umut oluyor.
Başka örnekler de sıralayabilirim. Bence bu iki ülke vurgusuyla ne demek istediğim tam olarak anlaşıldı.

BU GÜN GÜNLERDEN NE?

Enkaz altındaki Kamilin Meksikalı arama kurtarma uzmanına depremin 6. gününde “Bugün günlerden ne?” diye sorması ise “İnsanlık tek bir aile” notuyla insanlığın kitabına eklensin!

Bugünün hesabının sorulacakları da var. Medya ayakta ve anbean çok da hassas içerikli, gözyaşları karışık sevinçle ara vermeden çalışıyor. İşlerini çok da güzel yaptılar bu güne kadar ve yapmaya devam ediyorlar.

Bu gün mücadele, yaşam savaşı veriyor Türkiye.  Hesabı sonra sorulacak. Yine sabahlara bırakılacak dünün hesapları.

Öncesi kime bırakılmıştı?

“Estetiğin var mı, yok mu”?” tartışmalarını izledik, izlettiler bize magazin programları. Ahlaksızlığı normalleştiren, kimine göre ahlak, kimine göre özgürlük düşüncesinde olanlara milyonlarca seyirci yağdı. Reytig hatırına eğitici, daha derin içerikli diziler ve programlar yapılmadı, olanlar da kısıtlandı.

İzledik, izlettiler bize. Sanattan uzak, sadece düzgün fiziğe  sahip oldukları için  “ünlü olanların” gittikleri yerde görev alıp “kiminle, nerede, ne yaptığını” sunma çabasındaydılar. Kimin villası kaç para eder diye övdüler ve sövdüler reyting uğruna. Ama bir Allah’ın kulu yüzündeki kırışıklıkları yok etme derdinden önce, yüzsüzlüğün tavan yaptığına, belli bir kesimin gitgide yüzsüzleşmesine dikkati çekmedi.

Alay eden gençliği yani “Z kuşağı” dediğinizi kim terbiye etti?

Hangi ailede doğacağımızı biz seçemiyoruz ama nasıl insan olmayı hangi terefte yer almayı seçmek kendi elimizde.

Politikacılara da geleyim. Onların ne istediği malum diyeceğim de, ne istediği malum değil -meçhul.

Türkiye’de  “müteahhit” diye bir kelime var ama Azerbaycanlı olduğum için bu ifadeyi duysam da doğru yazılışını bilmiyordum ve belki gerekmedikçe öğrenmeyecektim de.

İnsanların hayatı ile  pazarlık yapıp apartman, rezidans inşa eden müteahhitler  listesinin sonunda sadece formalite için gösterilen depreme dayanıklılığı es geçmeseydiler. Keşke…(((

Afet yine olurdu ama bu kadar yıkım ve can kaybı olur muydu?

İnsan kaçırıp öldürerek, organlarını satanlardan sizin farkınız ne?

Farkınız ne olduğu bir yana , ancak sizi birleştiren şeyin adı –suikast. Birinciler öldürüp satar, ikinciler öldürmeden yaşamak adına mezar satar.

Listede es geçtiğiniz depreme dayanaksızlığın neye mal olduğuna göz yumup, yardım parası göndermekle merhametli mi oldunuz? Ya da vicdanınızı rahatlatmak için yaptığınız yardımı okulu başına çöken o kızcağız gibi şanslı olup sağ çıkmayan binlerce ögrencinin, başörtüsü isteyerek son anda da imanından taviz verməyən kadının, enkazlar altında can çekişenlerin vebalini öder mi?

İnsanı, insanlığı tabiatın felaketi değil de sürekli kazanma hırsı ölümün kucağına itiyor.

Fatma hanım : “Borcum var 2500 TL, onu ödeyin. Kimsenin üstümde hakkı kalmasın.”
-“Ta kalkıp oralardan buraya  gelmişsiniz, eziyet çekmişsiniz, sağ olun.”-diyen bir kadın.
Hakkınızı helal edin diyor üstümüzde hakkı olanlar.  Onların hakkını kim ödeyecek?

Vebali,  taşından, kumundan, çimentosundan kesip kendisine ve  ailesine lüks hayat sağlayanın boynuna. Binlerce canın vebali boynunda olanlara deyilecek çok söz varken susuyorum.

VE SONUNDA “UMUT VARSA, HAYAT VAR”

Türk kimseyi arkasında bırakmaz, enkaz altında hiç bırakmaz. Hep türklere hitaben denilen bir şey var: “Geleceğinizi biliyordum.”

Umudumuz kurtaracak yine yenilerini. O umut verenlerle tutunup kalkar hayatlar düştüyü yerden.

BAŞIN SAĞOLSUN TÜRKIYEM!

Tünzale Velikızı, Moskova
11.02.2023


Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir